1 Ekim 2012 Pazartesi

Hyperopia

Hyperopia!

Ve çimenler sadece ayakkabıların dizlerini yalardı gün ışığının tam altında,

Yüzü yalayan bir rüzgarın çıkardığı sesleri bilinen dillere çevirme iç güdüsü,

Altında toprak, ayaklarının,

Dünyanın taştan dölü.

Ve gözlerin,

Üzerinde o toprağın,

Altındakilerinden habersiz...


Ellerinin içini, avucunu,

Gözlerinin semirdiği iğrenç,

Dünyanın suratına doğru doğrlutup yürüdüğünde bir mezcup vari,

Birden kapattığında gözlerini,

Yürümeye inat edip,

İçinde atan kalbin darbelerinin hissini,

Duyabiliyorsan eğer,

Rüzgarlarla, kendine ait tutkunun seviştiğini hissedebilirsin belki,

Ve rüzgar tutkunun içine boşaldığı zaman,

Saniyelik süreçte doğacak çocuğun adı özgürlük olur...

Ve dünyanın suratına çevirdiğin avcunun içi o bebeği sarıp sarmalar,

Ya anne ya da baba olursun o vakit,

Bu arada hala ayakların toprakla bütündür.

Ve o gizemli çocuk yüzüne baktığı zaman

Senden olan biri olmadığını anlayacak ilk görüşünde.

İnsansın,

İnsanoğlu - kadınısın,

Kolların duvarlara sürtünen bir tebeşirden fazlası değildir,

Ve o gözlerin içerisinde,

En sonunda

Kaybetmekten korktuğun bir şeyin varlığını hissedersin...


Ve o piçin babası

Enseni yalar da geçer,

Üşürsün....