2 Aralık 2012 Pazar

İtin Dostu

Kara çalıların ardında yükselen kocaman taştan binalar,

Sırtımda soğuk merdivenlerin dokunuşu ve ense kökümden yukarıya doğru sürünen

Şefkatli dokunuşlar.

Cebimdeki kuruşları okşar parmağım,

Yağmur yağar üzerime, daha da gömülür ellerim.

Üşürüm,

Yağmur yağar ve ben sarhoş olurum,

Üşürüm,

Çünkü şarkımın sözlerini hatırlayamıyorum artık,

Derinlerimden kopup gelen bir fısıltı, atmosferin koynunda buharlaşıp yok oluyor,

Yalvarmak neye yararki böyle bir anda?

Elektrik tellerinin üzerinde tüneyen bir güvercin gibiyim,

Ayaklarımdan birisi sakat,

Ve yarı gönülle bir heyecan tadıyorum, korkularla karışık sağanak tutkulu.

Geceler güzeldi,

Ayın önünü kapatan bulutların altında şarkı söylerdik sokak köpekleriyle birlikte,

Sıçanlar logarların altından çıkıp alkışlardı bizi...

Işıkları yanan pencerelerin arkasında saklı olan izole dünyaların duvarlarına,

Issızlığımızla tükürürdük,

Ve köpek ulurdu,

Sonra da defolup giderdi...

Soğumuştu biramın tenekesi,

Parmaklarım kendi nemiyle sevişmekten dermansız kalsa da tutardı tenekenin belini,

İçindeki zevk suyu damaktan beyine hucum ederdi,

Lüzumsuz vakitlerde tam önümden geçen bir taksinin ışıklarıyla kör oluyorum,

Dünya karanlığıyla gözlerimin önünde büyüdükçe büyüyor,

Ve ben ufaldıkça ufalıyorum.

Cebimde tek dal sigara kalmış,

Yakmaya karar vermiştim,

Yokluk da benimdi, varlık da,

Kimseler hatırlamayacaktı beni,

Kimse, hiç kimse,

Tanımıyordu beni aslında...

Şimşeklerin ışığında ortaya çıkan bir gazete manşetinden başka bir şey değildim.