3 Ocak 2013 Perşembe

Kusmak





Zamanın ilerlediğini gördüğün zaman, göz kapaklarının ardında nemlerle yıkanan gözbebeklerinle,

Yelkovan akrebin fahişesi olmuş bir şekilde süre gelir o çerçevenin içinde,

Gördüklerin aklının ardında soğutur, ruhunu

Ve ellerin soğuk bardağa doğru yönelir,

Bir yudumum ardından soğuyan boğazının uyandırdığı yitik bir sevgili gibi sanki,

Öyle değil mi?


Ama küllüğün içindekiler sana hiç söylemiyor o yanık öpüşmelerin tutkusunu,

Bir baskı, izmaritlerin tanımadığı, bilmediği bir lanet baskı sadece,

Onların da dudaklarında ne denli bir ateş olursa olsun öptükleri yer gibi,

Soğuktu bu bar,

Ve sen bunlara bakıp bakıp bir yenisini daha yakarsın, yeni bir aşk umudu uğruna sanki,

Çakmak siker çarşafı, erir sigara ölür gider tıpkı sen gibi,

Zaman ise devam eder, beş dakika...


Konuşan dudaklar görüyorum duvarların tam önünde,

Ve dudaklardan haset hışmıyla çıkan hislerin itelediği nefesle yükselen dudaklar,

Hepinizin canı cehenneme, ama gözlerim sizden alamıyor kendini baylar bayanlar,

Evimden kaçıp geldiğim bu yerde bir şeyler anlatıyorsunuz bana benden habersiz,

Cüzdanınızın size verdiği yetkiye dayanarak sandalyenize yasladığınız kıçınızın,

Size verdiği yetkiye  dayanarak, karşınızdakileri düzme umuduna dayanmaktan başka bir bok yediğiniz yok.

Ama bana bakmayın lütfen,

Aldanışlarım beden bulup konuşmuyor ne yazık ki sizlerin karşısında bedenini bulur gibi,

Ve ben onlarla iki kadeh içemiyorum,

Boş bir sandalye var karşımda,

Ve bir tek de ben varım, kendimin karşısında.

Dibini görmeye can attığım bardağıma bile kıskançlık duyuyorum

Bana anılarımı sakladığı için, 

Sessiz sedasız

Durduğu için o kodumun masasında...


Bir solucan sadece,

Sadece bir solucan, iniyor alnımın birkaç santim ötesinde,

Gözlerimi şaşı yapıp bakıyorum,

O da bana bakıyor kıvrıla kıvrıla,

Siktir git diyor,

Öyle mi, diyorum

Addisyonumu gösteriyorum,

Bunu karşılayacak bir ücretim yok, sen bana ekstradan çıktın, diyorum,

Umrumda değil, diyor, siktir git, diyor bana.

Sadece siktir git...

Ben ücretini ödemek isterdim doğrusu, diyorum, ne kadar diyorum 

Ben fahişe değilim siktir git, diyor

Gözlerimi kapatıyorum, göz kapaklarımı yumarak

Kalkıp gidiyorum...



Üzerimde ince bir gömlek var,

Onun da üzerinde bir mont,

Hava çok soğuk belli ki,

Karaciğerim kendisini daha da becermem için yalvarıyor adeta,

Ama parmak uçlarım kumaştan başka bir bok olmayan ceplerimin içinde sürünerek,

Cevap veriyor ona,

O da parmaklarıma siktir git, diyor...

Aklım nerede benim?

Metro geçitlerinde topuklu ayaklarla tepinerek giden iş kadınları,

Çok seksapelitesi oldukları belli birilerine göre,

Ama bence bir bok etmezler...

Camekanların elektronik ışıkları altında yıkanmak her türlü orgazmı yok eder bile benim için...

Bacaklar hiç bir zaman camla kaplı değildir çünkü,

Onlara bakmak her zaman bir bedel gerektirir.


En sonunda asfaltın tam ortasındayım,

Topuklarımın ardından bir kaç karış ötede bir şerit parıldıyor,

Yol bomboş,

Aklım, uçmuş gitmiş,

Ve sevdam bir dudak değil,

Kimsesizliğimin içinde asfaltın dudaklarından öperek,

Sevişmek, 

İhtimaliyle ölümün,

Kusmak, 

Tüm hiçliği...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder