Çırılçıplak, sırılsıklam,
Kürek kemiklerinin kıvırdığı derinin altındaki ''nü'' konulu ''yaşam'' dersi,
Ama nerede olduğuna bağlı tabiiki,
Saçlar,
Ten,
Tenin gözenekleri,
Ucundan kaydırarak akan dokunuşlarına müteakiben dikilen tüyler,
Ve bütün bu ayin başlangıcının ardından patlamaya uğrayan bir seks fırtınası...
Ölecek olan sıcacık bir beden,
Masaya yattığında boylu boyunca, irikıyım bir et müsveddesi,
Toprağın çürütüp,
Kendi midesinde kendi cıyanlarına becerteceği bir beden,
Ve arzu, tekrardan,
Kollarının arasında çürüyüp kokmaya başlayan bir ten,
Önce gövdenin altında terli bir şekilde uzanmış gözleri kapalı bir yüz,
O kadar çekici olan ne vardır ki o anda...
Burnunun ucu, gözlerinin hattına set çekmiş kirpikleri ve uzayan bir burun,
Ve üzerinde cilalanmış gibi teni tutan sıcacık ter,
Bu kez mutluluk gırtlaktan dökülmez,
Kasıklarda patlar hevesler,
Yaşamın dibi küflü olan mağarasından çıktığı o anda gözler kapanınca,
Zihinde parlayan ilk güneşin adını bilen yoktur...
Ve ihtiras, ve tutku, ve hissedişler
Ölümün öpücüğünü tattığı anda çürüyen bir elmadan farksızlar,
İnsan unutmak için mi sevişir yoksa,
Sevişmek için mi unutur ölümü...
Yaşayan bir faninin kobay olduğu yatakta sevişme duygusunu tadıp da
Ölümün adımlarını işitmeye korkuyor mu yoksa fani sıçan?..
Bıçağın ucunun tüm bedenını kesmeden çizmeye başlaması, biraz sertçe,
Göğüs uçlarını dikleştiren bir şerbete sahiptir...
Dudak ısırışlarının ardında yatan niyet acı çekmek ile sevişmenin bir bileşeni olan farklı bir canavarla,
Sevişmektir aynı zamanda,
Fani
Fani
Ey sıcacık altımızda yatan fani
Biz ölüme boyun eğenleriz,
Bu boyun eğişin arkasında saklı olan bir tutkumuz,
Ve bir daha gözlerimizin göremeyeceği ışığa olan tutkumuzu sıcaklığımızla anılarımıza gömmüşüz,
Fani
Toprağın altına git,
Ve çürü,
Zevkimiz bedeninin üzerinde bir dövme olsun,
Dillerimizin ucundaki o kekremsi yarı soyut tat,
Efsanemiz olsun,
Senin ölümün, bedeninle olan patlamamızın ardından beklenilen bir doğumun
Spekülatif bir müjdecisi olsun,
Aklımızdan kasıklarımıza inen çağlayanların,
Saydam bir hisle kapatsın bizi zindanlarımıza,
Hapsetsin,
Sana dokunduk,
Ve birlikte sürtündürdük tenlerimizi,
Şimdi çürüdükten sonra sen,
Arda kalan biz,
Ölümün getireceği asıl sarsıntıyı patlatacağız,
Bu kez kasıklar sınır olmayacak,
Duvarların içine geçeceğiz,
Ve düşündüğümüz hiç bir şey,
Çektiğimiz acı kadar zevkli olmayacak...
Diye işleriz parmağımızla gecelerin sonunda,
Farkında olmadan,
Uyuduğumuz yastığımızla,
O
Olsa da olmasa da...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder